BLOG | Podcast Dünyasında Platformlaşma ve Rekabetin Dinamikleri
Apple Podcasts, Spotify Derken Youtube
Podcast yayıncılığı, çevrimiçi medyanın diğer pek çok alanından farklı olarak, güçlü dijital platformların hakimiyetine karşı uzun süre direnmeyi başardı. Bunun temel sebebi, podcastlerin dağıtımında kullanılan RSS (Really Simple Syndication) adlı açık bir teknolojiye dayanması. RSS, herkesin kullanabileceği ve kimsenin tam anlamıyla kontrol edemeyeceği bir sistem. Bu sayede podcastler, tek bir platforma bağlı kalmadan, çeşitli yayın ve dağıtım kanalları üzerinden dinleyicilere ulaşabiliyor. 2005’ten bu yana podcast platformlarının sayısındaki hızlı artış, merkezileşmeyi zorlaştırsa da bu artık yavaş yavaş değişiyor. Büyük teknoloji şirketleri, podcastleri daha fazla merkezileşmeye yönelik son hamleleriyle güçlü bir dönüşümü tetikliyor.
Apple: Podcast Devriminin Katalizörü
Podcastlerin tarihini incelerken, Apple’ın merkezi rolünü göz ardı etmek pek mümkün değil. 2005 yılında Steve Jobs’un iTunes’da podcast formatını destekleyeceğini duyurması, bu medyanın popülerleşmesinde bir dönüm noktası oldu. Apple’ın bu hamlesi, insanların favori programlarını takip etmelerini, yenilerini keşfetmelerini ve düzenli olarak dinlemelerini kolaylaştırdı. 2012’de Apple, bu dizini iPhone ile birlikte gelen bağımsız bir uygulamaya dönüştürdü ve böylece podcast yayıncılığının gelişiminde lider bir rol üstlendi. Üstelik Apple, podcastlerin ücretsiz bir şekilde faaliyet göstermesine olanak tanıyan, büyük ölçüde müdahaleci olmayan bir politika izledi. Bu yaklaşım, ekosistemin kendi dinamikleriyle büyümesine zemin hazırladı. Ancak son yıllarda Spotify ve YouTube gibi platformların sektörde giderek daha etkili bir hale gelmesi, podcast yayıncılığında köklü bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Bu platformlar, podcastlerin açık ve bağımsız yapısını kısmen değiştirerek, daha merkezi ve kontrol edilebilir bir ekosistem inşa etme eğilimindeler.
Spotify’ın Agresif Yatırımları
Podcastlerin medyada sessizce büyüyen etkisi, 2019 yılında büyük şirketlerin hakimiyet kurma yarışına dönüştü. Spotify, cesur yatırımları ve stratejik hamleleriyle bu değişimde öncü rol oynadı. Şubat ayında Spotify, önde gelen bir podcast stüdyosu olan Gimlet Media’yı ve bir podcast yayın platformu olan Anchor’ı 340 milyon doların üzerinde bir bedelle satın aldı. Daha sonra Parcast adlı başka bir podcast stüdyosunu da portföyünü ekledi. Bu hamleler, sadece mali boyutuyla değil; Spotify’ın podcast manzarasını yeniden şekillendirme konusundaki kararlılığını da gösteriyordu. Şirketin CEO’su Daniel Ek, “Dünya genelindeki lider ses platformu olmak istiyoruz” diyerek bu vizyonunu açıklıyordu. Bu hamlelerle yetinmeyen Spotify, 2020’de Joe Rogan ile 200 milyon dolar değerinde olduğu belirtilen özel bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, Rogan’ın tüm yeni bölümlerinin ve geçmiş kataloğunun yalnızca Spotify’a özel olmasını sağladı. Bu durum, RSS’in açık doğasına aykırı bulundu ve podcast öncüsü Dave Winer, Rogan’ın programının artık bir podcast olarak değerlendirilemeyeceğini savundu.
Gazeteci Nicholas Quah, Vulture için yazdığın makalesinde Spotify’ın hamlelerini podcasting için yeni bir dönemin başlangıcı olarak tanımlıyor. Bu dönemi, podcast yayıncılığının bağımsız ve organik kökenlerinden uzaklaşarak ana akım eğlence endüstrisinin bir parçası haline geldiği Big Podcasting dönemi olarak nitelendiriyor. Bu süreç, podcast yayıncılığının daha önceki bağımsız yapısının yerini, büyük şirketlerin hâkim olduğu, kârlılık ve büyümenin önceliklendirildiği bir modele bırakması anlamına geliyor. Benzer şekilde, akademisyen Jeremy Morris de Spotification kavramı üzerinden Spotify’ın podcast ekosistemini nasıl dönüştürdüğüne dikkat çekiyor. Morris, açık ve platformdan bağımsız bir podcast ortamının, RSS teknolojisi sayesinde düşük bariyerli bir demokratik medya aracı haline geldiğini vurguluyor. Ancak Spotify gibi büyük şirketlerin bu ekosistemi kapalı, daha az erişilebilir ve daha ticari bir yapıya dönüştürmeye çalıştığını savunuyor. Özellikle bağımsız seslerin tehdit altında olduğu bir ortamda, Morris, bu dönüşümün yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel etkilerine de işaret ediyor.
YouTube’un Yükselişi
Podcast dünyasındaki son dikkat çekici değişimlerden biri, YouTube’un hızla yükselişi oldu. Videolu podcastlerin artan popülaritesi, YouTube’un bu alandaki potansiyelini gözler önüne serdi. Platform, yakın zamanda podcastlere özel bir kategori oluşturarak hem içerik üreticileri hem de dinleyiciler için kullanıcı deneyimini geliştirdi. Bu stratejik hamleler, YouTube’un ABD’de en popüler podcast platformu olarak zirveye çıkmasını sağladı. Cumulus Media ve Signal Hill Insights’ın araştırmasına göre, ABD’de podcast dinleyicilerinin %31’i YouTube’u tercih ediyor. Spotify %21 ile ikinci, Apple Podcasts ise %12 ile üçüncü sırada. 2019’da haftalık podcast dinleyicilerinin %29’unun Apple Podcasts’i en çok kullandıkları platform olarak belirtmesi, bu değişimin çarpıcılığını gözler önüne seriyor.
YouTube’un esnek ve etkileşim odaklı yapısı, özellikle Y ve Z kuşağının beklentilerini karşılıyor. YouTube, bu değişimi hızla kavrayarak içerik üreticilerinin sesi görsellerle birleştirmesine olanak tanıdı. Bu sayede hem daha sürükleyici bir dinleyici deneyimi sunuyor hem de içerik üreticilerinin izleyicileriyle daha güçlü bağlar kurmasını sağlıyor. Video podcast trendi karşısında Spotify da bazı popüler podcasterlarına video özellikleri sunarak bu alandaki yarışa katıldı. Ancak YouTube’un farkı yalnızca içerikten ibaret değil. Platformun podcast üreticilerine sunduğu para kazanma modeli, bu yükselişi daha da pekiştiriyor. Reklam gelirleri ve kanal üyelikleriyle YouTube, Apple ve Spotify’ın mevcut modellerinden çok daha cazip finansal teşvikler sunuyor.
Platformların Gölgesindeki Özgürlük
Bağımsız podcast yayıncılığı, internetin ifade özgürlüğü potansiyeline olan inanca dayalı bir ekosistem olarak gelişti. Anlatacak bir hikayesi ve yaratma tutkusu olan herkes için merkezi otoriteleri atlama dürtüsüyle şekillendi. Ancak Spotify ve YouTube gibi dev oyuncuların yükselişi, bu özgür ruhu zayıflatma riski taşıyor. Platformların içerik oluşturucular üzerindeki etkisi giderek güçleniyor ve bu durum, bağımsız podcast yayıncılığının temel dayanaklarına meydan okuyor.
Spotify’ın özel içerik anlaşmaları, RSS tabanlı açık podcast ekosistemini zayıflatırken, bağımsız yayıncılar erişilebilirlik ve keşfedilebilirlik açısından ciddi sorunlar yaşıyor. Geçen yıl yayınlanan Podcast Host anketi bu durumu açıkça oraya koydu. Bağımsız yayıncılar, Spotify’ı küçük çaplı içerik üreticilerini desteklememekle eleştiriyor; yüksek profilli, ünlü odaklı içeriklere öncelik verildiğini ve küçük podcastlerin görünürlüğünün zorlaştığını belirtiyorlar. Ayrıca bazı yayıncılar, Spotify’ın kârlılığı öncelikli hale getirerek içerik üreticilerini ve kullanıcıları sömürdüğü düşünüyor. Benzer endişeler Türkiye’deki bağımsız podcast yayıncıları tarafından da dile getiriliyor. Doktora tez çalışmam kapsamında görüştüğüm yayıncılar, platformların popüler içerikleri öne çıkaran şeffaflıktan uzak algoritmik yapılarının, küçük ölçekli yayıncıların keşfedilmesini zorlaştırdığını belirtti. Ayrıca üreticiler ve platformlar arasındaki asimetrik ilişki, gelir mekanizmalarının eksikliğine yönelik eleştirilerde de kendini gösteriyor.
Podcastlerin medya dünyasındaki evrimi, aynı zamanda formatın kimliğinde de bir değişime işaret ediyor. Video podcastlerin yükselişi, dinleyicilerin dikkatini çekmek için sesin samimi gücünden ödün verilmesine yol açabilir. Podcastler için varsayılan dağıtım merkezleri haline gelen platformların algoritma odaklı yapısına uyum sağlamak, yaratıcıların özgünlüklerini kısıtlayabilir ve podcastlerin derinlemesine içerik sunma potansiyelini zayıflatabilir. Sonuç olarak bu dinamik ortam, içerik üreticileri için sürekli bir uyum gerektiriyor. Ancak yaratıcıların bu dönüşümün pasif bir parçası olmaktan çok onu şekillendiren aktörler haline gelmesi, bağımsız podcastin özgün kimliğini korumak için her zamankinden daha fazla hayati önem taşıyor.
Konuk Yazar: Duygu Temel
Biyografi
Duygu Temel, doktora derecesini Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Bölümü’nden almıştır. Yüksek lisansını aynı bölümde, lisans eğitimini ise Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde tamamlamıştır. Doktora tezinde, Türkiye’de bağımsız podcast yayıncılığının ekonomi politiğine odaklanmıştır. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabir ve editörlük yapmıştır. Araştırma alanları arasında podcast yayıncılığı, medyanın ekonomi politiğinin eleştirisi, dijital medya, gazetecilik ve internet çalışmaları yer almaktadır.