Radyo, bulunduğu tarihten itibaren çeşitli program türleriyle dinleyicisinin zihninde kendine ayrı bir yer edinen kitle iletişim araçlarından biridir. Kültür sanat, spor, haber ve benzeri programların yanında drama türünde eserlerin de üretildiği radyoda; ilk zamanlar tiyatro metinleri, dramatik hikayeler seslendirilmeye başlanır. Tiyatro metinlerinin yine tiyatro sanatçıları tarafından seslendirmesiyle üretimler yapılmış olsa da radyo için yazılan ilk oyun Richard Hughes’un “Tehlike (Danger)” adlı oyunudur. “Işıklar söndü” repliği ile başlayan oyun dünyada radyo için yazılmış ilk radyo oyunu olarak kabul edilir. 1924 yılında yazılan oyunun ilk repliğinin “Işıklar söndü” olması tesadüf değildir. Yazar; oyunun en başında dinleyicileri karanlık bir dünyanın içine koyar ve anlatımını buradan şekillendirir. Böylece radyo oyunu, dinleyiciyi kendi ses dünyasının içine çok daha rahat alır.
Bu format tanım olarak radyo drama, radyofonik piyes, radyo oyunu, ses tiyatrosu, audiodrama gibi çeşitli isimlendirmelere sahip olsa da ülkemizde ilk ortaya çıktığında adı “Mikrofonda Tiyatro”dur. 1940’lı yıllarda dönemin en önemli tiyatro oyuncularının Ankara Radyosu’na gelmesiyle bir temsil kolu kurulmuştur. O dönemde henüz kayıt yapılamadığı için gelen oyuncular oyunları canlı olarak seslendirip oynamıştır. Bu temsil yayınları günün özelliklerini anlatan; bir bayramsa bayram, özel bir günse özel bir günle ilgili yarım saat veya bir saat arasında süren mikrofonda tiyatrolardır. Fakat gerçek anlamda ilk radyo oyunu Ankara Radyosu’nda “Çocuk Saati” programının kurucusu olan Ayşe Abla lakaplı Neriman Hızıroğlu’nun yazdığı “Kimgil Ailesi”dir. “Kimgil Ailesi” adlı radyo oyununun yayınlanmasıyla 1940’lı yıllar ülkemizde radyo tiyatrolarının başlangıcı olarak kabul edilir. 1940 yılında Ankara Radyosu’nun öncülüğüyde başlayan üretimler İstanbul ve İzmir radyolarında da devam etmiştir. Tek bir hikayenin çeşitli bölümlerinin dinleyiciyle buluştuğu, bir sonraki bölümde neler olacak merakını koruyarak yapılan üretimler halkın diline “Arkası Yarın” veya “Radyo Tiyatrosu” olarak yerleşmiştir. Uzun yıllar devam eden üretimlerle halk, radyo tiyatrosu dinleme alışkanlığı kazanmış ve bu üretimler kültürel anlamda toplumda yer etmeye devam etmiştir.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber sesli medyanın üretim ve tüketim alışkanlıkları da değişmeye, dönüşmeye başlamıştır. Sesli yayıncılığı da etkileyen bu gelişmelerin yeni dağıtım ağlarını ortaya çıkarması internet tabanlı içeriklerin üretilip yaygınlaşmasına neden olmuştur. Böylece sesli medyanın podcast olarak adlandırılan yeni yayın formatı ortaya çıkmıştır. Radyo tiyatroları ve arkası yarınların podcast ağlarındaki benzer üretimlerine, üreticiler tarafından podcast dizisi adı verilir. Fakat yaklaşık on, on beş dakikalık kısa bölümlerden oluşan yapımlar ise üreticileri tarafından oyun olarak adlandırılır. (Not: K’nın Sesi podcast platformunda Duygu Dalyanoğlu’nun yazıp yönettiği; Oyun 1: Ellerim Gözlerim Oldu, Oyun 6: Herkes Nerede? ve ya 2. Sezon 1. Oyun: ”Annemin Tarif Defteri” vb. olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca Castle Medya’nın Büyük Tufan adlı üretimi podcast tiyatrosu olarak tanımlamaktadır) Türkiye’deki ilk podcast dizisi Podbee Medya’nın ürettiği “Karanlık Bölge”dir. Sonrasında aynı podcast ağının Kefe, Denge'm, Hayatta Bir Gün, Misafir Odası gibi yapımları televizyon dizisinin sesli hali olarak tanımlansa da arkası yarın formatının yeni medyadaki karşılığı sayılabilir. Farklı podcast ağları da dizi üretimleri yapıp bunları dinleyicisiyle buluşturmaya devam etmektedir. K’nın Sesi’nin “Kıvılcım”, bağımsız bir üretim olan “Zamanaltı: Bir Podcast Tiyatrosu”, Castle Media’nın “Büyük Tufan”, Karma Türkiye’nin “Eski Sevgiliden Olur mu?” adlı üretimleri ülkemizdeki podcast dizi üretimlerine örnek verilebilir. Dünyada ise Homecoming, Welcome to Night Vale, The Bright Sessions gibi üretimler bu alanda dinleyicilerle buluşmaktadır. Ayrıca görsel medyadaki dizilere göre podcast dizilerinin üretim maliyeti çok daha düşüktür. Bu durum yapımcıları görsel platformdaki dizilerin pilot bölümlerini podcast dizisi olarak üretmeye yönlendirmektedir. Radyo tiyatrolarında dinleyicinin merak duygusunu üst düzeyde tutan genellikle polisiye türündeki üretimlerdir. Podcast dizilerinde ise polisiye türüyle beraber günümüz dinleyicisi için farklı konulardaki üretimler dikkat çekmektedir. Ülkemizde Podbee Media, K’nın Sesi, Castle Media gibi podcast ağları da podcast dizisi üretimleriyle bu alandaki çeşitliliği arttırmaktadır. Üretim aşamasında; radyo tiyatrosunda olduğu gibi podcast dizilerinde de görsel hiçbir ögeye yer verilmemesi üreticileri sadece ses ögesine dayalı bir dünya yaratmaya yöneltir. Yalnızca ses ögeleriyle yaratılan bu ses dünyası, dinleyicilerin zihninde bireysel bir dünyaya dönüşür.
Dinleme deneyimi açısından ele alındığında ise genellikle radyo tiyatroları dinlenirken dinleme eylemi bir radyonun etrafında birlikte yapılır. Fakat podcast dizilerinde ortaya çıkan bireysel dinleme deneyimidir. Tıpkı diğer podcast üretimlerinde olduğu gibi içerikler çoğunlukla kulaklıkla ve tek başına dinlenmektedir. (Bazı podcast platformlarında hayran kitlelerinin dinledikten sonra kendi aralarında yaptığı sohbetler eserin etkileşimi artsa da dinleme eylemi çoğunlukla tek başına yapılır) Üretim ve tüketim aşamasında önceki alışkanlıklarının değişmesi; daha kullanıcı odaklı bir üretim ve tüketim formatına dönüşmüştür. Dinleyiciler istedikleri zaman içeriği durdurup, devam etme veya başka bir içeriğe geçiş yapma özgürlüğüne sahiptir. Gelişen teknolojiyle çeşitli ses tasarımlarının (özellikle üç boyutlu ses tasarımının) ortaya çıkması, dinleyicilere farklı bir deneyim alanı yaratır. Radyo tiyatrosunda olduğu gibi dinleyiciye sesle kurulan bir dünyayı aktarmak görsel platformlardakinden daha farklıdır. Atmosfer başta olmak üzere çeşitli ögeleri sesle üretilen içerikler, yaratıcılığın farklı bir boyutunu da ortaya çıkartmaktadır. Ses dünyasının içinde bir hikaye anlatmak ve bu hikayenin dramatik kurgu bileşenlerini göz önünde tutarak üretimler yapmak emek, çaba ve titizlik isteyen bir uğraş alanıdır. Podcast oyun ve dizileri günümüzün popüler sesli tüketim alışkanlıklarından biri olmasa da ilerleyen yıllarda yapay zekanın da etkisiyle artan üretimlerle, kendisine özel bir dinleyici kitlesini ortaya çıkarabilir.
Bütün bunların yanı sıra dinlemek istediklerimiz, merak ettiklerimiz belki de dramatik dünyanın farklılıkları dönüşüm içinde olsa da en temelinde insana ait temel duygular bir şekilde korunur. Çünkü sesli anlatıcılığın özü yine hikaye anlatıcılığıdır. Podcast oyun ve dizi üretimlerinin temel çıkış noktası radyo tiyatroları, arkası yarınlar olarak ifade edilebilir ama podcast dünyasında üretim ve dağıtım aşamasında farklı bir yol izlenir. Son olarak ülkemizde radyo tiyatrosu alanında hem yazım diline katkı sağlayan hem de oyunları hakkında eleştiri yazıları yazıp, bunları dergilerde yayınlayan isim Behçet Necatigil'dir. Necatigil’in şiire en yakın dil olarak tanımladığı radyo oyunları; dinleyicinin zihninde melodik, ritmik bir anlam yaratır. Bu anlam ise insanın duygu dünyasını giderek güçlendirir. Metinlerinde bu şiirsel anlama önem veren Necatigil’in radyo oyunu uyarlamaları 2019 yılında Konuş ki Göreyim Seni (Yapı Kredi Yayınları) adlı kitapta toplanmıştır. Kitabın adından yola çıkarsak; giderek bireyselleştiğimiz bu çağda birbirimizi görmenin, belki de anlamanın yollarından biri seslerimizle birbirimize ulaşmamız olabilir mi? Bu sorunun yanıtı ilerleyen yıllarda cevabını bulacaktır. Çünkü eskinin radyo tiyatroları gibi günümüzün podcast oyun ve dizileri zihin dünyamızı, hayal gücümüzü besleyen ışık hüzmelerinden yalnızca biridir.
Konuk Yazar Cansu Düzdaş
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde master eğitimini sürdürmektedir. Yazar, oyuncu ve yönetmen olarak radyo tiyatrosu, podcast oyun ve dizi üretimlerine devam etmektedir. Çocuklarla drama projeleri alanında da aktif çalışmaktadır. Aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri yürütüp disiplinlerarası içerikler üretmektedir.